Kleptomani Hastalığının Cezaya Etkisi

Kleptomani Hastalığı Nedir?

Kleptomani hastalığı, uygulamada çalma deliliği olarak da bilinmekte olup, bir çeşit dürtü bozukluğudur. Bu hastalar yaptıkları çalma eyleminin yanlış olduğunun farkındadır. Ancak çalma dürtüsüne engel olamamaktır.

Kleptomani hastaları, ihtiyacının olmadığı ve maddi değeri az olan eşyaları çalmaktadır. Hasta çalma eyleminden önce artan bir gerginlik yaşar. Çalma eylemi ile birlikte bu gerginlik azalır. Gerginlik hissinin tekrar ortaya çıkmasıyla birlikte hasta çalma eylemini tekrar gerçekleştirir.

Kleptomani hastaları, çalma eylemini planlamazlar ve tedbirli değillerdir. Bu nedenle de kolayca yakalanırlar. Yapılan araştırmalarda hırsızların %3.8-10’unun kleptomani hastası olduğu açıklanmıştır.

Hırsızlık suçu ile ilgili yazımıza burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Kleptomani Hastalarının Cezai Sorumluluğu

Türk Ceza Kanunu’nun 32. maddesine göre; akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.

Türk Ceza Kanunu’nun gerekçesinde de akıl hastalığının kusur yeteneğini etkileyen bir neden olduğu ifade edilmiştir. Bu durumda kişi, işlemiş olduğu fiilin anlam ve sonuçlarını algılayamamakta veya işlediği fiille ilgili olarak irade yeteneği önemli ölçüde etkilenmektedir. Dolayısıyla kişi bu durumda kusurlu olamayacağından, hakkında cezaya hükmedilemeyecektir. Ancak, fiili hukuka aykırı niteliğe sahip oldu­ğundan, kişi hakkında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine başvurula­caktır.

Kişinin akıl hastası olup olmadığının tespiti, hastalığın algılama ve irade yeteneği üzerindeki etkisi ve davranışlarını hangi düzeyde etkilediğinin belirlenmesi tıbbi bir değerlendirmeyi gerektirir. Dolayısıyla mahkemenin, kleptomani hastası olduğunu iddia eden kişi hakkında bu tıbbi değerlendirmeyi yaptırması gerekmektedir. Kleptomani hastası olduğunu iddia eden kişi hakkında, tıbbi değerlendirme yapılmadan ve değerlendirme sonucunda verilen rapor hukuksal açıdan değerlendirilmeden hüküm kurulması bozma sebebidir. Nitekim Yargıtay kararlarında da kleptomani hastası olduğunu iddia eden kişi hakkında, akıl hastalığı nedeniyle işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olup olmadığı hususunda rapor alınması gerektiği belirtilerek; bu raporun sonucuna göre sanığın hukuksal durumunun değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir (Yargıtay 17. Ceza Dairesi, E. 2015/3122, K. 2015/6424).

Yapılan araştırmalara göre, kleptomani hastaları işledikleri fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilmektedirler. Ancak bu hastaların çalma fiiliyle ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış bulunmaktadır. Yapılan yargılama sonucunda da sanık hakkında bu kanaate varılması halinde TCK md. 32 uyarınca ceza verilmeyecektir ancak hakkında güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır.

Akıl Hastalarına Uygulanacak Güvenlik Tedbirleri

Yargılama aşamasında kişi hakkında verilen raporda, kişinin kleptomani hastası olduğu ve bu hastalık nedeniyle kişinin davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olduğu kanaatine varılması halinde kişiye ceza verilemeyecektir. Ancak TCK md. 32 uyarınca bu kişiler hakkında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunması gerekecektir.

Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri, Türk Ceza Kanunu’nun 57. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastaları, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınırlar. Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmiş olan akıl hastası, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca düzenlenen raporda toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının belirtilmesi üzerine mahkeme veya hakim kararıyla serbest bırakılabilir.

Kleptomani hastalarının durumuna baktığımızda pek çok akıl hastalığına kıyasla toplum açısından arz ettikleri tehlikenin çok daha az olduğu kanaatindeyiz. Kleptomani hastalarının çoğunun gerçekleştirdikleri hırsızlık eyleminden sonra derin bir pişmanlık duydukları belirtilmektedir. Hakkında kamu davası açılmış olan kleptomani hastalarının çoğu da, soruşturma aşamasında tedavilerine başlamış olabilmektedir. Özellikle tedavisine, mahkeme tarafından adli tıp kurumuna gönderilmeden önce başlamış kleptomani hastaları hakkında toplum açısından arz ettikleri tehlikeye ilişkin de bir değerlendirmede bulunulmasını istemek; kişi hakkında güvenlik tedbirine hükmedilirken, mahkemenin sağlık kuruluşuna kapatmak yerine kişinin özgürlüğünü daha az kısıtlayıcı güvenlik tedbirlerine hükmedebilmesinin önünü açacaktır.