İşçilerin Eylemine Yapılan Polis Müdahalesine, Anayasa Mahkemesinden Karar Çıktı.

İşçilerin Eylemine Yapılan Polis Müdahalesine İlişkin Anayasa Mahkemesi Kararını Verdi

4 Mayıs 2013 tarihinde işten çıkarılmalarını protesto eden işçilere, polis müdahalede bulunmuştu. Polis müdahalesi sonucunda işçilerde meydana gelen yaralanmalarla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi önüne gelen uyuşmazlık hakkında karar çıktı. İlgili Anayasa Mahkemesi kararı 15/12/2020 tarihinde verilmiş olup, 19/01/2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı.

Yürüyüşe Polis Müdahalesi

4 Mayıs 2013 tarihinde işten çıkarılmalarını protesto etmek isteyen işçiler Taksim Meydanı’ndan Galatasaray Lisesi’nin önüne kadar yürümek ve sonrasında da basın açıklaması yapmak istemişti. Kolluk görevlilerinden gelen bilgilere göre yürüyüşe yaklaşık 80 işçi katılmıştı.

Yapılmak istenen yürüyüşe polis izin vermemiş ve müdahalede bulunmuştu. Olay günü polis müdahalesi sonucu yaralanan göstericilerden biri, Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunmuştu. Şikayet dilekçesinde kolluk tarafından üzerine boyalı su sıkıldığını, akabinde polisin cop ve çeşitli aletlerle kendisini darbettiğini, bu nedenle de vücudunun değişik yerlerinden yaralandığı belirtmişti.

Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen rapora göre, başvurucudaki yaralanmalar basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde ve hafif nitelikte değildi.

Savcılıktan, Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Savcılık, olay günü görevli polis sayısının yüzlerce olduğunu ve kamera görüntülerinde müştekilerin yaralanmasına ait bir görüntü elde edilemediğini belirtmişti. Ayrıca müştekileri yaralayan polis memurlarının teşhisine yönelik başkaca bir delil elde edilemediğini, polislerin teşhis edilmesi imkanını verecek bilgilerin bulunmadığını ve yaralama fiilinin soruşturma aşamasında şüpheli olarak dinlenen polis memurları tarafından gerçekleştirildiğine dair yeterli delil bulunmadığını ifade etmişti.

Başvurucu, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz etmiş ve bu itirazı reddedilmişti. Bunun üzerine başvurucu, eziyet yasağının ihlal edildiği iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu.

Eziyet Yasağı Hakkının İhlali

Anayasa’nın 17. maddesine göre herkes, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Anayasa’nın 17. maddesi ile insan onurunun korunması amaçlanmış ve kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Güvenlik güçlerinin fiziksel müdahalesi, sınırlı belli durumlarda kötü muamele olarak kabul edilmeyebilir. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde yakalamayı gerektiren ve gösteriye katılanların kendi tutumundan kaynaklanan durumlarda fiziksel güce başvurmak mümkündür. Ancak bu durumda dahi fiziksel güce, kaçınılmaz hallerde ve orantılı olmak koşuluyla başvurulabilir.

Somut olayda başvurucunun, güç kullanımına sebep olacak eylemler sergilediğine ilişkin kolluk tarafından yapılmış bir tespit veya soruşturma dosyasında yer alan bir delil bulunmamaktadır. Emniyet Müdürlüklerinden gelen yazı cevaplarında da başvurucu hakkında herhangi bir adli işlem yapılmadığı ifade edilmiştir. Başsavcılık kararlarında da başvurucunun kendisine müdahale edilmesini gerektirir davranışlar icra ettiğine işaret eden bir veriden bahsedilmemiştir.

Soruşturma dosyasında yer alan deliller ve bu tespitler karşısında katıldığı gösteride polis müdahalesiyle darbedildiği anlaşılan başvurucunun, kendi davranışlarından dolayı fiziksel güce başvurulduğunu kabul etmek mümkün değildir. Ayrıca güç kullanılmasının kaçınılmaz hale geldiğinin kamu makamlarınca kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır.

Anayasa Mahkemesi de yukarıda belirtilen hususlar ile Adli Tıp raporuna göre yaralanmanın etkisinin basit bir müdahaleyle giderilemeyecek nitelikte olması hususlarını değerlendirdiğinde polisin müdahalesini eziyet şeklinde nitelendirmiştir.

Ayrıca Anayasa Mahkemesi, savcılık tarafından etkin bir soruşturma yürütülmediğini belirtmiştir. Kararda, olay yerinde başkaca kamera kayıtları olması güçlü bir olasılık iken sadece MOBESE kayıtlarının incelenmesi ve soruşturma aşamasında sadece dört polis memurunun dinlenilmiş olmasına dikkat çekildi.

Anayasa Mahkemesi, kararın bir örneğinin yeniden soruşturma yapılmak üzere savcılığa gönderilmesine ve başvurucuya manevi tazminat ödenmesine karar verdi.